Her kelebeğin ömrü, insan hayatının bir aynasıdır. Bir anda açan, kısa bir an boyunca parlayan, sonra da sonsuzluğa karışan… Tıpkı bir kelebeğin narin kanat çırpışı gibi, biz de bu dünyada kısacık bir an için varız. Her bir saniyemiz değerli, her bir anımız eşsizdir. Tıpkı kelebeğin hayatını özgürce uçarak, çiçeklerin arasında yaşamayı seçerek, dolu dolu yaşaması gibi, biz de her anımızı derin anlamlarla doldurmalıyız. Çünkü hayat, sonsuz bir zaman değil; her nefesimiz kelebeğin zarafetiyle gelip geçiyor. Konu kelebekken sana Mehmet Şerif İzgören'in " Avucunuzdaki Kelebek" kitabından bir hikmetli alıntı sunmak isteriz:
Genç bir kız, bilge adamı şaşırtmak amacıyla iki elinin arasına kelebek koyar ve avuçlarını kapatarak bilgeye sorar: " elimde bir kelebek var, canlı mı ölü mü? " ölü derse kelebeği salacak, canlı derse avuçlarında sıkıştırıp öldürecektir. Yani bilge adam ne derse desin, haklı çıkmak için tersini yapacaktır. Genç kız soruyu tekrar sorduğunda, bilge adam uzun uzun genç kızın gözlerine bakarak şöyle der : " Canlı olması da, ölü olması da senin ellerinde kızım, senin ellerinde! "
Mehmet Şerif İzgören.
Yorulduğumuz zaman hatırlamamız gereken şey şu olmalı; avuçlarımızın içinde hayatımız var, onu uçuracak olan da bizleriz, yok edecek olan da. Sizlerde bu gerçeği sık sık hatırlamalısınız.
*Son kısım Fabula özetlerinden alıntı yapılmıştır